• Uzm. Dr.
    Ahmet ARPACI
    Deri ve Zührevi Hastalıkları Uzmanı
    Ankara Üniversitesi 1974-1980

15.10.1955 yılında Eskiden Konya şimdi Karaman iline bağlı olan Ermenek'te dünyaya geldi. İlk ve orta okulu Ermenek'te, liseyi parasız yatılı olarak Konya Lisesinde tamamladı.

1974 yılında girdiği Ankara Tıp Fakültesinden 1980 yılında mezun oldu. İlk görevine doğduğu yer olan Ermenek Sağlık Ocağında başladı. 5 Ay sonra askerlik görevi dolayısıyla bu görevden ayrılarak önce Ankara'da yedek subay eğitimi daha sonra yedek subaylık görevi yapmak üzere Bursa Işıklar Lisesine geldi. Burada askerlik görevini 1982'de bitirdi. Daha sonra deri ve zührevi hastalıklar uzmanlığı için Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde uzmanlık eğitimini aldı. 1987 yılında uzman doktor olarak zorunlu hizmetini yapmak için Elazığ Cüzzam Hastanesine tayin edildi. 1989 yılında zorunlu uzman hizmetini tamamlayarak İstanbul'a döndü.

Bakırköy Devlet Hastanesinde 1994 yılına kadar görev yaptı. Aynı dönemde (1989) başladığı Türkiye'nin ilk özel sağlık kuruluşu olan "Laleli Teşhis Kliniği"nde aralıksız part time olarak 18 yıl deri ve zührevi hastalıklar uzmanı olarak görev yaptı.

1994 yılında Bakırköy Devlet Hastanesindeki resmi görevini Yenibosna Hayrunnisa (NİSA) Hastanesinin kuruluşunda görev alması konusunda teklifi kabul ederek bıraktı. Bu hastanede 1997 yılına kadar başhekimlik görevini sürdürdü. Aynı yıl Kadıköy (Koşuyolu) Esma Hatun (Medipol) hastanesinin başhekimlik görevini yapmak üzere ayrıldı.

Bu hastanedeki görevini 2001 yılının sonuna kadar sürdürdü.

2001 yılında yeni açılmış olan Memorial Hastanesi'nde Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanı olarak görev yapmaya başladı. Halen bu görevini yapmaya devam etmektedir. Laleli Teşhis Kliniği'ndeki (Kızılay Tıp Merkezi) görevini 18 yıldan sonra Haziran 2007'de bırakarak Laleli'de kendisine ait olan özel muayenehanesinde doktorluk görevini yapmaya devam etmektedir.

Halen doktorluk görevini 09:30-15:00 saatleri arasında İstanbul Memorial Hastanesi'nde, 16:00-19:30 saatleri arasında özel muayenehanesinde yapmaktadır.

Aynı zamanda İstanbul Güneşli'de bulunan Aksa Cerrahi Tıp Merkezi'nin ve Bağcılar'da bulunan Hospitadent Ağız ve Diş Sağlığı Merkezinin yönetim kurulu üyesidir.

1988 yılında evlenen Uz. Dr. Ahmet Arpacı'nın bir kız bir erkek çocuğu vardır.

Uz. Dr. Ahmet Arpacı özellikle Laleli'deki görev yaptığı 18 yıl içerisinde muayene ettiği yaklaşık 200.000in üzerindeki hasta sayısıyla ulaşılması güç bir hasta sayısına ulaştığı, başka doktorların çok da göremediği özellikle zührevi hastalıklar konusunda haklı bir tecrübeye sahip olmuştur. Bu doktorluk pratiğinde çok işine yaramış bir çok problemin çözümünde hastalarına çok yardımcı olmuştur. Bu kritik branşın sadece tıbbi tarafı değil sosyolojik ve psikolojik tarafı konusunda da haklı bir tecrübeye sahip olmuştur.

Yapılan idari görevler de sosyal yapı ve çevreyi güçlendirmiştir. Bu yönüyle Uz. Dr. Ahmet Arpacı büyük ufuk ve kazanımlar edinmiştir.

Uzm. Dr. Ahmet ARPACI'nın Yazıları

Tırnak Enfeksiyonları

  Vücutta meydana gelen demir, çinko, folik asit ve B12 vitaminlerinin eksikliği durumlarında tırnaklarda bir takım bozukluklar meydana gelmektedir. Tırnaklarda kırılma, kabalaşma, çatlama ve tabakalaşma gibi durumlara neden olabilen bu eksiklikleri gidermek için beslenmeye de dikkat etmek gerekmektedir. Kırmızı et, süt ve süt ürünleriyle deniz ürünlerinin tırnak sağlığı için yenmesi şart. Fakat beslenmenin yeterli olmadığı durumlarda bu eksiklikleri karşılamak amacıyla vitamin takviyesi de yapmak gerekir.

El kremi kullanılmalı

  Tırnağın %18’i sudan oluşmaktadır. Su yapısını dengelemek için de nemlendirici balsam türü krem ve solüsyonların kullanılması önerilmektedir. Ayrıca kişinin elini çok fazla deterjanla temas ettirmemesi de gerekmektedir.

Manikür pediküre dikkat

  Tırnak hastalıklarının önüne geçmek için manikür ve pediküre de dikkat etmek gerekir. Çünkü tırnak hastalıklarının büyük bir çoğunluğu manikür ve pedikürden geçmektedir. Tırnak bakımını yaptırdığınız yerin hijyen kurallarına uyup uymadığını kontrol etmeniz ve mümkün olduğu kadar tırnaklarınızla oynamamanız gerekmektedir.

Oje enfeksiyon oluşumuna neden olur

  Kozmetik ürünlerinin çok büyük bir kısmı cilde zarar vermektedir. Oje de bu ürünlerden biridir. Her ne kadar ojeler güzel bir görünüm sergileseler de; tırnağı havasız bırakır ve bazı enfeksiyonların oluşmasına fırsat tanır.

Beyaz noktaların vitamin eksikliğiyle ilgisi yok

  Tırnakların üzerinde bazen beyaz noktacıklar görünebilir. Halk arasında vitamin eksikliği olarak değerlendiren bu durum tırnağın içerisine hava kabarcıklarının girmesiyle oluşur.

  Fakat bunun vitamin eksikliğiyle hiçbir ilgisi yoktur. Endişe edecek bir durum da oluşturmamaktadır. Sadece görüntü itibariyle insanları tedirgin etmektedir.

  Hatta bazen tırnağın tamamen beyazladığı durumlar dahi olabilir. Fakat bu beyazlanmadan korkulmamalıdır, bu durumun da herhangi bir zararı yoktur.

Şeytan Tırnağı Deyip Geçmeyin

  Şeytan tırnağı kişinin yapısı ve tırnakla çok oynanmasına bağlı olarak ortaya çıkar. Gerekli tedavi yapılmazsa mikrop kapıp dolamaya dahi dönüşebilir. Antibiyotik tedavisi ya da lokal anesteziyle steril bir şekilde kesilerek parmağa müdahale edilebilir.

İç Hastalıkları Tırnak Bozulmalarına Neden Olabilir

  Bazen iç organ hastalıklarında, romatizmal hastalıklarda, kalp, karaciğer ve akciğer hastalıklarında tırnaklarda bazı bozulmalar olabilir. Tırnağın bazen de genetik olarak küçük kalması ya da batık çıkması durumu söz konusudur.

Tedavisi En Zor Mantarlar: Tırnak Mantarları

  Tırnağı hastalandıran en önemli nedenlerin başında mantarlar gelmektedir. Tırnak hastalıklarının %60’ı mantarlardır. Tırnağın serbest kenarından girer. Islaklık, nemlilik, karanlık, kapalılık, dar ayakkabı, travma ya da sıkışmayla, başkasının ayakkabısını giymekle, ve manikür-pedikürde vücuda girmektedir. Şayet kişinin vücut direnci düşükse, şeker hastasıysa, uzun süre antibiyotik kullandıysa ya da kortizon kullanmışsa bu mikropların vücuda girmesine ortam hazırlar.

  Bu mantarlar tırnakta kalınlaşma, kırılma, sararma ve çizgilenme yapar. Mantarların batması durumunda ise dolama oluşmaktadır. Bu tür mantarlar elden çok ayakta görülmektedir. Tedavisi en zor olan mantar, tırnak mantarlarıdır.

  Sedef ya da sıkıntı hastalıklar da tırnak bozukluklarına neden olabilir. Bu durumda yüksük tırnak denilen noktacıklı bir görünüm ortaya çıkar, enine ya da boyuna çizgilenme, tırnak yatağının üzerinde kamburlaşma ve bombeleşme meydana gelebilir.

Sağlıklı Tırnakların Sırrı

  Hem güzel görünümlü, hem de sağlıklı tırnaklara sahip olmak alınacak bazı önlemlerle mümkün. İşte sağlıklı tırnakların sırrı:

  • Tırnakları kısa kesmek gerekmektedir.
  • Manikür ve pediküre dikkat etmek şart
  • Elleri ve ayakları nemli bırakmamak gerekir.
  • Tırnak yemek enfeksiyonlara ortam hazırlar.
  • Aşırı antibiyotik ve kortizon tüketimi tırnak yapısını bozar.
  • Başkalarının terlik ya da ayakkabılarını giymek sakıncalıdır.
  • Beslenmeye dikkat etmek, et, süt ve balık ürünlerinden tüketmek gerekmektedir.
  • Günümüzde Yaygın Olarak Görülen Cilt Hastalıkları

      Cilt hastalıkları genellikle mevsimden mevsime değişiklik göstermektedir. Yaz ve kış aylarında farklı cilt hastalıklarıyla karşılaşmaktayız. Cilt ,insanın en büyük organıdır. Yaklaşık altı bini aşkın cilt hastalığı bulunmaktadır . cilt hastalıkları günümüzde mevcut olan hastalıkların en büyük kısmını oluşturmaktadır. Bunların içinde tedavisi çok kolay olan da vardır, insanı üç ay içinde öldürecek olanları da vardır. Örneğin benlerden kaynaklanan bazı hastalıklar vardır ki tıbbın bilinen en ağır ve insanı en çabuk öldüren hastalıklarıdır. Bunun dışında yine en yaygın olarak bildiğimiz cilt hastalıklarından biri mantar hastalığıdır. Deride ve iç organlarda çeşitli mantar hastalıkları görülebilmektedir. Bunun yanında sedef ve kurdeşen hastalığını da örnek verebiliriz. Kurdeşen en yaygın görünen hastalıklar arasındadır. Toplumun yüzde yirmisinin ,hayatlarının bir bölümünde kurdeşen hastalığını geçirdiğini bilmekteyiz. Ayrıca çeşitli bazı parazitel hastalıklar vardır. Buna örnek olarak uyuz hastalığını söyleyebiliriz. Uyuz hastalığı insandan insana bulaşmaktadır. bu hastalığa her yerde rastlanabilir. Kendini kaşıntı ile belli eden uyuz hastalığı önlem alınmadığı takdirde tüm aileye ve çevredeki insanlara yayılabilir. Bir de deri kanserleri vardır. Belirtileri farklılık gösterir. En fazla görülen deri kanserlerinden biri öldürücü olmayan bazal hücreli epiteliomadır. Bu hastalık deride bir sivilce şeklinde oluşur ve geçmez,ciltte kalır. Renkli olabilir ve çeşitli şekilleri, bu şekillere görede aldığı isimler vardır.

      Birde deride gerçek kanser diyebileceğimiz hastalıklar vardır. Örneğin alt dudak kanserleri. Bu gerçek bir kanserdir, yayılabilir ve ölüme neden olabilmektedir. Yine ciltte benden kaynaklanan kanser çeşitleri vardır. Ben aniden büyür yada şekil değiştirirse, kanamaya başlar, etrafında yarımay şeklinde kırmızılıklar oluşursa, bunlar önemli ve bir uzmana gitmeyi gerektiren belirtilerdir. Bu hastalığın elde, ayakta, yani vücudun uç kısımlarında olanı daha da tehlikelidir. Burada uzmanlardan sonra en büyük görev halka düşüyor. Halkımız bilinçli olmalı ve erken teşhise önem vermeli. Kişinin internete bakıp hastalığı hakkında fikir yürütmesi mümkün değil ama malesef bu hatalara sıkça rastlıyoruz. Her şeyden önce en sağlıklısı bir uzmana başvurmaktır.
      Akne (vulgaris) sık görülen bir hastalık olup daha çok ergenlik (puberte) döneminde görülmektedir. Kızlar ergenlik dönemine erken girdikleri için kızlarda 14-17, erkeklerde 16-19 yaşları arasında görülür. Ancak bazı kişilerde bu tablo 50 yaşına kadarda görülebilmektedir.

      Kesin sebep henüz daha tam bilinmemektedir. Ancak birden çok sebebin rol aldığı düşünülmektedir. Burada; yağ artışı, mikrobik unsurların devreye girmesi başta sayılabilir. Akneyi etkileyen başka faktörlerde bulunmaktadır;

  • Genetik ailevi yatkınlık
  • Hormonal nedenler
  • Fazla terleme
  • Stres vb.
    diyetin akne için etkileyici bir rolünün olmadığı düşünülmektedir.

      Akne (vulgaris) klinik bulgudur. Özellikle yüz, sırt göğüs ve kolların üst kısmına yerleşmektedir. Bulgu ve belirtilerin bazıları intihaplı, bazıları ise intihapsız olabilir. İntihaplı olanlar küçük apsecikler halindedir. İntihaplı olmayanlar ise beyaz beyaz veya siyah noktalar halinde görülürler. İntihaplı tablolar bazen o kadar büyük ve yoğun olabilirler ki nodül veya kist halinede gelebilirler. Bunlar kalıcı izler bırakabilirler. Kişilerin psikolojisi üzerinde büyük olumsuzluklar oluşturabilir.

      Akne toplumda sıklıkla görüldüğü için, bazı yanlış anlamalara ve yanlış bilgilere de yol açabilir. Birçok kişi bunun karaciğer ve diğer iç organ hastalıklarından kaynaklandığı şeklinde yanlış bir inanışa sahip olabilmektedir. Bunun bilimsel gerçeklerle ilgisi bulunmamaktadır. Ayrıca diyetin akne için etkileyici bir rolünün olmadığı düşünülmektedir.

    TEŞHİS- Teşhis klinik muayene ile kolayca konulabilir. Sebepleri saptayabilmek amacıyla bazı kan tetkikleri yapılabilmektedir. Bu kan tetkikleri aynı zamanda tedavi planlarını oluşturabilmek için de yapılmaktadır.

    TEDAVİ- Standart bir tedavi şekli bulunmamaktadır. Hastalığın durumunu evresini, şiddetini saptamak için kişinin durumuna göre bir plan yapılabilir. Planlayan kişi mutlaka doktor olmalıdır. Öncelikle dışarıdan yapılacak doğru tavsiyeler uygulanmalıdır ki en az ilaç tedavisi kadar bu yapılan tavsiyelerinde önemli olduğu unutulmamaktadır. Değişik kimyasal içerikli kremler, losyonlar, sabunlar, kullanılmaktadır. Ayrıca duruma göre antibiyotikler A vitamini türevi ilaçlar, hormon ilaçları vb. ilaçlar kullanmakta tedavide çok etkilidir. Kişi hem bu akneli tenden kurtulmuş oluyor, hemde psikolojik durumlarda olumlu etki yaratıyor ayrıca bazen iz bırakabilecek türdeki tablolar için fiziksel girişimlerdede bulunmak gerekebilmektedir. Uzun sürede bu ilaçları vücut önemli bir oranda yok edebilmektedir.

    1. DOĞRU VE HİJYENİK TEMİZLİK: Cildi fazla hırpalamadan düzenli olarak yıkayın cildi fazla kurutmamak için pH değeri derinin doğal pH ına yakın (5.5 civarında) bir temizleyici kullanılmalı daha da derinlemesine bir temizlik isteniyorsa, her 3-4 günde bir, gözeneklerde biriken yağ ve tozu alan kil maskesi uygulanabilir.

    2.BESLENMEYE DİKKAT: Çikolata ve şarküteri ürünleri sivilce yapar görüşü, çok yaygın fakat çürütülmüş bir iddia. Son araştırmalar, beslenmenin akne üzerinde doğrudan etkisi olmadığını gösterse de üzerinde durulması gereken çok önemli bir nokta var. Meyve ve sebze açısından zengin, sağlıklı beslenme cildin en önemli dostu.

    3. İYİ DİNLENİN: En iyi güzellik kürü uyku. Stresten uzak bir ortamda dinlenebilmek çok önemli özellikle gecede en az 7-8 saat uyumak şart. Uykunun hormonal aktiviteyi düzenlediği herkesçe biliniyor.

    4. ELLERİNİZİ YÜZÜNÜZDEN ÇEKİN: Cilde zarar vermeksizin yok edilebilecek siyah noktalardan farklı olarak, kançıbanları asla sıkılmamalı. Aksi halde, iltihaplı enfeksiyon ardında bir yara ve iz bırakarak yayılabilir.

    5. BİTKİ ÇAYLARIDA İŞE YARIYOR: Her gün organizmayı temizleme özelliği taşıyan bir bitki çayı içmek cildinize faydalı olacaktır. Özellikle ıhlamur ve rezene içeren çayların çok yararını görürsünüz.
  •   Toplumda sık görünen rahatsızlıklardan biri olan kurdeşen bazı durumlarda gerçekten hem hasta hem de hekim için sorun yaratan hastalıkların başında gelebilir. Tıp dilinde ürtiker, diye anılan kurdeşen iki formda olabilir. Bunlardan ilki şikayetlerin 6 haftadan kısa sürdüğü akut ürtiker; diğeri ise şikayetlerin 6 haftayı geçtiği kronik ürtikerdir. Her iki durumda da hastalığın bulguları birbirine benzese de hastalığın oluşum nedenleri açısından belirgin farklar vardır.

      Hastalığın bulguları arasında kaşıntılı, deriden kabarık, kızarık 0,5 cm ile çok büyük ölçülerde deride plaklar bulunur. Bu plakların bazıları birleşme eğilimindedir. Plakların sınırlarını net olarak çizmek her zaman mümkün olmaz. Lezyonlar genellikle birkaç saat içerisinde solar, yerine başka alanlarda yenileri çıkabilir.

      Ayrıca bazı ürtiker vakalarına; anjioödem, dediğimiz tabloda eşlik edebilir. Anjioödem genelde göz kapaklarında (genellikle tek taraflı), dudakta yüzün diğer kısımlarında, kol ve bacaklarda, parmaklarda genital bölgelerde oluşabilir. Bunlarda da özellikle şişlik ön plandadır. Her iki hastalıkta da deriden kabarık olan durumu ortaya çıkaran şey deri içinde ödem olmasıdır. Anjioödemde derinin alt tabakalarıda olaya iştirak ettiği için şişlik çok ön plandadır. Şişliğe kaşıntıdan ziyade yanma hissi eşlik edebilir.

      Daha önce de bahsedildiği gibi 6 haftadan kısa süreli kurdeşen akut ürtiker olarak anılır. Ürtikerde sayısız faktörler sebep olarak sayılabilir.

  • % 51 oranında stres
  • Solunum yoluyla alınan alerjenler
  • İç organ hastalıkları
  • Kullanılan ilaçlar
  • Yiyecekler (% 40 çocuklarda ,% 1 yetişkinlerde )
  • Genetik faktörler
  • Fiziksel ajanlar (güneş,basınç,su,egzersiz,soğuk vs….)
  • Parazitler
  • Enfeksiyon odakları
  • Romatizmal hastalıklar vb.

      Tüm ayrıntılı araştırmalara rağmen %60-65 vakada hiçbir neden bulunamayabilir. Bu hastalar da idiyopatik (sebebi bilinmeyen) kronik ürtiker olarak adlandırılır.

      Hastalarda iyi bir hastalık öyküsü sonrası, alerji testlerini içeren araştırmalar yanında diğer bahsi geçen hastalıkların araştırmaları yapılmalıdır.

      Altta yatan hastalığın tedavisi sonucunda genel olarak ürtiker kendiliğinden geçer ve tekrar etmez.

       Ancak sebebi bilinmeyen ürtiker hastalarında antialerjik ilaçlardan faydalanılır. Bu hastalarda klasik olarak sabahları sedatif olmayan antialerjikler, akşamları sedatif antialerjikler ve H2 reseptör blokerleri birlikte kullanılır. H2 reseptör blokerleri asıl itibari ile mide asiditesini azaltmak için kullanılan ilaçlardır. Ancak derideki histamin reseptörlerinin %20 kadarı H2 tipinde olduğu için bu tür ilaçlar bu hastalarda faydalı olmaktadır.Bunun dışında bunlara cevap vermeyen hastalarda kortizon dahi kullanılabilir.

      Bunlar dışında ayrıca değişik kurdeşen türleri de vardır. Aşağıdaki tabloda bu ürtiker tiplerini görmektesiniz.

  • Fiziksel ürtiker
  • Aguajenik ürtiker (su ile temas sonucu oluşan)
  • Kolinerjik ürtiker (terleme ,aşırı efor sonucu oluşan)
  • Soğuk ürtikeri (soğuk havada oluşan)
  • Dermografizm (ciltte çizik ile veya kaşınma ile oluşan ürtiker)
  • Gecikmiş basınç ürtikeri
  • Solar ürtiker (güneş ışınları ile oluşan)
  • Vibratuvar ürtiker (vibrasyon yapan aletlerle oluşan)
  • Herediter ürtiker(ailenin diğer fertlerinde de görünen tip)
  • Ürtikeryal vaskülit (ürtiker plaklarının 24 saatten uzun sebat ettiği damar iltihabı ile giden tip)
  • Diğerleri...
  •   Giysilerin cinsleri, yaptıkları malzemenin yapısı, giyinme şekillerinin dar yada geniş olmalarına bağlı olarak gelişen birçok deri hastalığı bulunmaktadır .Deride hastalık yapmayan tahriş oluşturmayan en uygun giysiler pamuklu olanlardır.Bunun dışındaki sentetik, yün gibi malzemelerden üretilen giysiler, çoğu kez deride istenmeyen deri hastalıklarına yol açabilmektedir.Çünkü pamuklu giysiler teri emerek deriye solunum yapma imkanı hazırlamaktadır.

      Sağlığa uygun olmayan malzemelerden yapılmış dar,vücuda yapışık şekilde giyilen giysilerle şu hastalıklar ortaya çıkabilmektedir;
      TAHRİŞ- Sentetik kumaşlardan yapılmış dar giysiler, yaygın kaşıntılı sulantılı ve kanamalı kabarcıklarla karakterli cilt döküntülerine nede olmaktadır.

      MANTAR HASTALIKLARI- Başkalarının başlıklarını kullanan çocukların saç derilerinde yada saçlarında inatçı, bulaşıcı mantar hastalıkları ortaya çıkabilmektedir .Çorap ve ayakkabılarında, ayağın şekline uygun hava almayan deriden yada ayağa rahatsızlık verecek özellikte olanları, deri hastalıklarına zemin hazırlamaktadır. Ayakların nemli, havasız, ıslak kalması yada travmalarla ortaya çıkan ayak mantarları, tırnak mantarları oluşmakta, bunlarda inatçı, bulaşıcı ve çok rahatsız edici düzeyde olabilmektedir. Ayakları terleten teri emmeyen, ayakların havalanmasını sağlamayan, ayakları vuran çorap ve ayakkabılardan uzak durmak gerekmektedir.Aynı tip giysiler gövdede, kasık bölgesinde halk dilinde (samyeli, temriye vb.) isimlerle anılan değişik deri mantar hastalıklarına yol açabilmektedir.

      Ayrıca kadın ve erkekte genital akıntı yapabilen moya mantarlarıda gelişebilmektedir. Bütün bu mantar hastalıklarının kaşınmaları sonucunda bazı enfeksiyonlar eklenebilir.Ozaman iltihaplanmış tablolarda görülebilmektedir.

      Hijyenik olmayan giysi, mayo gibi eşyaların kullanılması ile kan çibanı, gece yanığı vb. bakteriyel deri hastalıkları oluşabilir .Aynı çeşit ve özellikle başkalarının giysileri kullanılırsa uçuk hatta cinsel yolla bulaşabilen bazı virüs hastalıkları da dolaylı olarak bulaşabilir.

      Frengi gibi cinsel yolla bulaşan bazı hastalıklar bu mikroplarla bulaşmış eşyaların kullanılması ile de bulaşabilmektedir.Uyuz, bit, vb.paraziter hastalıklarda uygun olmayan giysilerle bulaşabilmektedir.

      Kurdeşen konkokt, dermotit,denilen egzama olguları da vücudu tahriş eden giysilerle oluşabilmektedir.   Özellikle bunların alerji üreten boyaları ile de bu tablolar ortaya çıkabilmektedir. Bebek bezlerinde kullanılan diğer sentetik giysiler, bez dermotiti denen tabloyu oluşturur. Bunlar bazen bebeği çok fazla rahatsız edebilir.

      Sedef hastalığı, liken hastalığı, madalyon hastalığı da elbiselerin tahrişleri ie deriye yapacakları baskı ile genişleyebilmekte, artabilmektedir.

      Ter bezleri üzerinde de giysiler etkili olup, isilik, kötü koku ve renkte aşırı terlemeler ve buna bağlı değişik hastalıklar oluşabilmektedir.Giysiler yapacakları tahrişlerle de benleri azdırmakta ve bazen bu benler kansere dönüşebilmektedir.

      Etkeni suçiçeği virüsüdür. Mikrop suçiçeği hastalığı sırasında deriden sinir uçlarına girer. Bunlar sinirlere sinir köklerine kadar ulaşırlar.Burada normal şartlar altında hastalık yapmadan yıllar boyu kalırlar. Ancak bunlar hastalık yapma kapasitelerini kaybetmezler.

      Bu uyuyan mikroplar kanser hastalıklarına da fiziksel ve ruhsal travmalardan sonra, direnç kırıcı ilaçlar (kortizon antibiyotik)kullanılması suretiyle, üzüntü, stres, sıkıntı sonrası aktive olup ZONA hastalığı yapabilmektedir.

      Sinirlerde hasar yaptığı içinde çok ağrılı bir hastalık olarak ortaya çıkabilmektedir. Deri belirtileri çıkmadan önce o bölgede uyuşma, yanma, batma görülebilir. Bunun hemen arkasından o bölgede kırmızı zemin üzerinde içi sıvı dolu kabarcıklar oluşabilir. Zona ömürde genellikle bir defa geçirilir. Hastalık vücudun tek tarafında oluşmaktadır.Daha çok vücudun sol bölgesi tutulursa da her bölgesini tutabilir.

      Hastalık her yaşta görülebildiği gibi, 60 lı, 70 li yaşlarda daha sık görülür.Hastalık başlangıcında halsizlik, hafif ateş yükselmesi olabilir.Virüsü uyandırıp aktifleştiren neden bilinmemektedir. Vücudun enfeksiyonlarla baş etmesini sağlayan bağışıklık sistemindeki bir güçsüzlük virüsün çoğalmasına ve sinir boyunca deride yayılmasına neden olur.Çocuklar bile zona geliştirebilmesine rağmen, genellikle 50 yaşın üzerinde rastlanır. Hastalık, travma stres gibi faktörler zona geçirilmesine neden olabilir. Herhangi bir nedenle bağışıklık sistemi zayıflayan bir kişi zona geçirebilir. Bu kişilerde hastalık ciddi seyretmeye eğilimlidir. Bağışıklık sisteminin zayıfladığı lösemi, lenfoma gibi kanserler ve de AIDS de zona sık görülür.

      Vücuttaki içi sıvı dolu kabarcıkların hepsi aynı yaştadır ve büyüklükleri aynıdır. İçi sıvı olan bu kabarcıklarda bazen kanda birikebilir. Kalıcı izde bırakabilirler.

      Zona hastalığından sonra:

      Bazen çok uzun süre devam eden ağrılar kalabilir. Göz etrafında oluşan zona lar da gözde hasarlar oluşturabilir. Kulak bölgesinde işitme kaybı meydana getirebilir.   Zona her mevsimde her coğrafyada oluşabilen bir hastalıktır. Zona hastası olan kişilerin suçiçeği geçirmemiş gebe kadınlardan uzak durması gerekmektedir.Zona nın teşhisi kolay konulabilmektedir fakat, çok sıkıntı veren bir hastalıktır.

      Zona genellikle birkaç haftada iyileşir, nadiren tekrar eder. Ağrı kesici ve soğuk pansumanlar faydalı olur. Eğer erken tanı konulup, ilaçlar erken dönemde başlanırsa, virüsün yayılımı azalır, bulgular daha çabuk iyileşir. Bu ilaçlar baş ağrısı, mide rahatsızlığı yapabilirler. Tedavinin erken başlanması önemlidir.Bu ilaçların kullanımı zona sonrasında ağrı gelişimini engellemez, fakat ağrılı dönemin kısalmasını sağlarlar. Şiddetli enfeksiyonlarda, göz tutulumunda ve şiddetli ağrı olan hastalarda antiviral ilaçlarla birlikte kortizon verilebilir. Zona sonrasında görülen ağrı kesici tabletlerin gündüz ve gece alımı ile azaltılabilir. Bazen tedavide depresyon ilaçları ağrıyı azaltmak amaçlı kullanılabilir.Günde 3-4 kez kurutucu pansumanların uygulanılması ağrıyı azaltır.

      Nasırlar cilt üzerine sürekli basınç veya tekrarlanan sürtünme sonucu oluşur. Sıklıkla görülen, ayaktaki nasırların nedeni iyi uymayan ayakkabılardır. Ellerdeki nasırlar genellikle tekrarlanan işlerin yarattığı basınç ve sürtünmeden meydana gelir. Eğer hergün kürek veya diğer bir el aleti kullanıyorsanız zaman geçtikçe ellerinizin nasır kapladığını fark edersiniz.

      İnsanlarda oldukça sık görülen mekanik nedenlerle veya tekrarlayan bölgesel travmalarla ortaya çıkan deri kalınlaşmaları ve boynuzlaşmalarıda yine nasırı meydana getirir.Basınç ve travmalar uzun süre devam ettiği zaman vücudun bir savunma mekanizması olarak derinin en üst tabakası kalınlaşmaktadır.

      En sık olarak avuç içleri, ayak tabanları, ayak parmak sırtlarında nasırlar görülebilmektedir. Bunun dışında halter, jimnastik, kürek, boks güreş vb. sporcularda tamircilerde, yüzük yada ayakkabı vurması etkisiyle travmanın oluştuğu yerlerde de nasırlaşmalar olabilmektedir. Nasır oluşumuna etki edebilecek bir çok neden olmasına rağmen bu tür etkiye sebep olabilecek ana nedenler sıkı ayakkabı, ayak yapısına uyumsuz ayakkabı yüksek topuklu ayakkabı, dışarıda yalın ayak yürümek, ayak parmaklarındaki deformasyonlar, ayağın fazla kemikli olması, yanlış yürüme (basma) hareketi olarak sıralanabilir. Ayakta 4. Parmak aralığında dar ayakkabı giymek, bale yapmak ayağın anotomik bozukluğu gibi nedenlerle nasır oluşabilir. Gitar veya keman çalanların sol el parmak uçlarında, dudaklarını çok sık ısıranların ağız çevresinde, namaz kılanların diz alın ayak ve sırtlarında nasırlaşmalar olabilir. Bunun dışında yaşlanma ve kemik erimesi ile oluşan kemik çıkıntılarınında üzerinde nasırlar oluşabilir.

      Nasırlar bulundukları bölgeye göre değişen çok şiddetli ağrıya neden olabilirler. Çünkü kemik yapısının zarı üzerine yapılan basınç, buradaki sinir uçlarının da uyarılmasıyla ağrı şiddeti daha da artabilir. Adeta hayatı çekilmez kılabilir. Normalde nasır oluşumu kurudur. Ancak zamanla enfekte olabilir. Bu durum şeker vb. hastalıklar varsa daha kolay oluşabilir.

      Tedavide öncelikli olarak vücudun nasır oluşturan travmalardan uzaklaştırılması gerekmektedir. Travmalardan uzaklaştırılırsa nasır kendiliğinden bile gerileyebilir. Ayrıca ayak yapısına uygun ayakkabı ve giysiler kullanılmalıdır.

      Banyodan sonra, nasırınız yumuşadıktan sonra üzerindeki kalınlaşmış deriyi bir havluyla ovalayarak aşama aşama inceltebilirsiniz. Suyla birlikte sabunun alkalen özelliği deriyi yumuşatacaktır, böylece üst tabakayı soyabilirsiniz. Banyo sırasında yada sonrasında nasır dokusunun kalınlığını azaltmak için bir sünger taşı kullanın. Bununla birlikte şeker hastalığı yada dolaşım bozukluğunun olduğu durumlarda, bu yöntem önerilmemektedir.

      Nasır tedavisinde yumuşatıcılar bant şeklinde, yaktıkçık şeklinde çeşitli tedavi ediciler kullanılmaktadır. Ayrıca teşekkül etmiş nasırlar alınabilmekte, yakılabilmekte, dondurulabilmektedir.

      Ter bezlerinin çok çalışmasına bağlı olarak terin deri yüzeyine salgısının artmasıdır. Bu genel yada bölgesel olarak görülebilir. Genel aşırı terleme dışarıdaki oluşan yüksek ortamın sıcaklığına bağlı yada psikolojik duruma bağlı olarak olağan bir biçimde olabildiği gibi, bazen de aşırı terleten ilaçlara enfeksiyon hastalıklarına, menopoz, guatr, şeker, dolaşım sistemi yada sinir sistemi hastalıkları gibi bir nedenle de oluşabilmektedir. Aşırı terlemelerde çok görülen, büyük sorun oluşturabilen özelliklede çoğu zaman psikolojik nedenlere bağlı avuç içi, ayak tabanı, koltuk altı daha az oranda yüz, kasık bölgesinde görülen şekildir. Buralarda kötü koku, ıslaklık, kötü renk oluşumu tabloya çoğu kez eşlik etmektedir. Bu tip terleme genellikle ergenlik dönemi ile başlamaktadır.

      Bölgesel aşırı terleme tipinde ise bölgesel ısı artımı, basınç, dolaşım ve sinir sistemi hastalıkları sorumlu tutulabilir. Bu tip aşırı terleme durumu daha seyrek olarak görülebilir. Aşırı genel terleme bazen su ve vücut elektrolitlerinin kaybına da neden olabilir. Bu da genel ciddi tablolar oluşturabilir. Ayrıca büklüm yerlerinde pişikleme, bakteri, mantar enfeksiyonlarına da neden olabilmektedir. Aşırı terleme sonucunda özellikle çocuklarda isilik dediğimiz hastalık tabloları da oluşabilmektedir. Bunlar hafif kızartan içi iltihaplı noktalara kadar değişebilir. Tedaviye inat edebilirler büyüklerde de bazen yaygın şekilde isilik görülebilir. Aşırı terlemeler sonucunda ter bezi apseleri, koltuk altı, kasıklarda da köpek memesi denilen hastalıklara neden olabilmektedir.

      Aşırı terleme tedavilerinde öncelikle terlemeyi oluşturan altta yatan bir hastalığın olup olmadığı araştırılmalıdır. Varsa öncelikli olarak bunlar tedavi edilmelidir. Terlemelerde sistematik veya bölgesel tedaviler yapılmaktadır. Değişik kimyasal yapılarda losyonlar, pudralar, spreyler, pansumanlar, kremler kullanılmaktadır. Bazen cerrahi müdahalelere gereksinim duyabilecek kadar inatçı tablolara rastlanılmaktadır. Botox uygulanması ile de geçici de olsa iyi sonuçlar alınabilmektedir. Yeterli bir uyarana karşı terin yapılamaması yada deri yüzeyine salınamaması halidir. Bunlar bazen genetik olarak intikal eden hastalıklar sonucunda oluşabilir. Bazen de sinir sistemi hastalıklarının sonucunda oluşabilmektedir.

      Terleyememe vücutta ateş yükselmesine neden olabilir. Çok daha yaşamsal bir durumda ciltte kuruma, çatlama, kaşıntılı hastalıklarda artma görülebilir. Etkin bir tedavisi bulunmamaktadır.

      Terleme tedavisinde son derece başarılı sonuç veren yöntemler.

      İyontoforez: Bu yöntemde küçük su banyosu içinde el veya ayaklara hafif elektrik akımı verilmektedir. Sık tekrarlanması gerekmektedir. Hafif orta derecede terlemesi olan hastalarda oldukça iyi cevap alınmaktadır.

      Botulinum Toksini: Özellikle koltuk altı terlemesinde kullanılan bir maddedir. Aslında doğal bir zehirdir ve sulandırılarak tıpta çeşitli amaçlarla uzun zamandır kullanılmaktadır. Ter bezlerini çalıştıran sinirleri felç ederek etki göstermektedir. Oldukça etkili bir yöntemdir. Terlemeyi 4 kat azaltmaktadır.

      Cerrahi Tedavi: Ellerdeki ve yüzdeki aşırı terleme için önerilen tedavi şeklidir. Endoskopik transtorasik sempatektome olarak adlandırılan teknikle koltuk altından bir delik açılıp akciğer bölgesindeki yüz ve ellere giden sinirlerin başlangıç bölgesi kesilmektedir.Ellerde %99 civarında başarı elde edilmektedir.Ayaklardaki terleme için bel bölgesindeki sinirlerin kesilmesi uygulanmaktadır.

      Yaz mevsiminin olağanüstü güzelliklerinden bol bol yararlanırken en büyük organımız olan ve aynı zamanda diğer organlarımızın da korunmasını sağlayan cildimizin sağlığının korunmasına önem vermek ve ayrı bir özen göstermek durumundayız. Gereken özen gösterilmese, özellikle yaz mevsimi cildimizin bozulmasına, tahriş olmasına hatta geri dönüşü olmayan bir takım hastalıklara neden olabilir.

      Yaz mevsimi özellikle ülkemizde güneş mevsimidir. Güneşin insan vücuduna ve cildine sayısız yararları bulunmaktadır. Güneşsiz bir yaşam düşünülemez. Ancak bilinçsizce güneşle yoğun temas, cilt yaşlanmasını, cildin anatomik yapısının bozulmasını, kalıcı leke ve benlerin oluşmasını, bazı alerjik hastalıkların ortaya çıkmasını, ter bezi hastalıklarını (özellikle isilik ve benzeri) ortaya çıkartabiliyor.

      Yaz aynı zamanda havuz ve deniz mevsimidir. Başta yüze yel cilt mantarları (samyeli, ayak, kasık, tırnak, saç ve benzeri) olmak üzere bakteriyel (çıbanlar, gece yanığı, ter bezi apseleri) viral (uçuk ,zona, siğil vb.) hastalıklar buralardan bulaşabilir.

      Böcek sokmaları (kene, sivrisinek vb.), bitki toz ve öz sıvıların alerjik deri hastalıkları gibi rahatsızlıklar da yine bu dönemde görülebilir.

      Bütün bu sayılan güneş, deniz, havuz ve bizi kuşatan yaz mevsiminin o güzel ortamından yararlanmak, zararlarından korunmak için şunlara dikkat etmeliyiz .

  • Yaz mevsiminde 11:00-15:00 saatleri arasında güneşte aşırı kalınmamalı, yüksek koruma faktörlü, cilde uyan losyonlarla güneşin (tercihen SPF 50) zararlı etkilerinden korunmalıyız.


  • Sağlığa uygun güneş gözlüğü açık renkli ince dokunmuş terletmeyen giysiler, kenarlıklı şapka kullanılabilir. Ayakkabı açık ve terletmeyen cinste olabilir. Vücuda asla yün ve sentetik değmemeli ve giysiler pamuklu olmalıdır. İç çamaşırları ütülenmelidir.


  • Deri kumaşları ve yıpranmasına karşı sık sık nemlendiriciler kullanılabilir. Parfüm içeren hiçbir ürün kullanılmamalıdır. Bunlar güneşle birleşince bazen alerjiler oluşturup kalıcı renklenmeler bırakabilirler. Pudralar kullanılabilir.


  • Başkalarının kişisel eşyaları (havlu, mayo, ayakkabı, terlik vb.) asla kullanılmamalıdır.


  • Islak zeminde çıplak ayak dolaşılmamalıdır. Islak mayo ile kalmamaya özen gösterilmeli, vücut iyi bir duştan sonra iyice kurulanmalıdır.


  • Böcek ve kene ısırıklarına karşı çok dikkatli olunmalıdır. Piknik yerlerinde kırsal kesimde, bitkilerin yoğun olduğu yerlerde dolaşırken vücut açık bırakılmamalı, periyodik olarak cilt kontrol edilmelidir.


  •   Genellikle orta yaş grubunda özellikle yüzün orta kısmında görülen kronik seyirli bir deri hastalığıdır. Bu hastalık kadınlarda üç kat daha sık görülmektedir.

      Bu tip hastalığa sahip olanları cildi genellikle yağlıdır. Stres, yağlı cilt yapısı, hormonal bozukluklar, kronik enfeksiyon hastalıkları, mide bağırsak sistemi hastalıkları(kabızlık gibi), safra kesesi bozuklukları, diş çürükleri olanlarda daha sık rastlanmaktadır.

      Hastalık başladığında ilk önce burun merkezli, her iki yanak bölgesinde kırışık şeklinde kırmızılık olarak başlar. Daha sonra bunların üzerinde kılcal damar çatlamaları, içi iltihap dolu kabarcıklar, sertlikler oluşabilir.

      Zamanla bu iltihap odakları tekrarlayarak burunda irileşme olabilir. Gözde batma, yanma, kaşınma olabilir.

      Hastalıkta en önemli tetikleyici faktörler sıcak, buhar, çay, kahve, alkol, baharat-acılı yiyecekler olarak sıralanabilir.

      Hastalığın tipik görüntüsü vardır. Bu bakımdan teşhis açısından sıkıntı çekilmez. Hastalık tedaviye karşı oldukça inatçıdır. Çeşitli tipte ağızdan alınan yada sürülecek ilaçlar şeklinde tedavileri bulunmaktadır.

      Hastalık yapılan tedavilerle daha iyi bir duruma girebilmekte ancak tekrarlarda oluşabilmektedir. Hasta ve doktor açısından usandırıcı olabilir.

      Yaz aylarında güneşten daha çok etkilenen cilt yazın sonunda nemini ve esnekliğini kaybeder. Yıpranan cildin kontrol altına alınarak tedavi edilmesi gerekmektedir.

      Güneşin zararlı etkileri ciltte ne gibi değişiklik ve hastalıklara neden olmaktadır?
      Güneş, bazen cilt için geri dönüşümü olmayacak kadar zararlı olabilmektedir. Bu zararlı tablolar ciltte çok basit kızartılardan, cilt alerjilerinden başlayıp ciltte kalıcı da olabilen lekelenmeler, cilt kuruması, pullanması, elastikiyetin bozulması, kırışıklıklar, benlerdeki sayı ile karakter değişiklikleri, damarsal değişikliklere (varis v.b) kadar uzanabilir. Havuz ve denizden(hijyen kurallarına uymadığı taktirde) mantar hastalıkları, uçuklar, siğiller, egzama, akne oluşumu bakteriyel diğer hastalıklarda ortaya çıkabilir. Bu değişiklikler yalnız estetik bir problem olmakla kalmayıp, yaşamsal önem arz eden bir boyuta da gelebilir. Ciltte ortaya çıkan bütün değişimlerin oluşabildiği yaz mevsiminin sonunda, bunların kontrol edilmesi ve tedavileri için cilt doktoru tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir.

      Ciltte güneş nedeniyle oluşan sorunların tedavisi için hangi yöntemler uygulanmaktadır?
      Ciltte oluşan lekeler için (ilaçlar, kimyasal peeling gerekirse lazer uygulamak) yaşamsal ben değişikliğini değerlendirmek için(dermoskopi incelemesi) gerekirse bu benlerin alınıp tedavi edilmesi, cildin kaybolan nemi için uygun nemlendiricilerin kullanılması, elastikiyetinin korunması için önlem alınması, yeterli sıvı alımı, sigara ve alkolün zararlı etkileri bilinip buna göre davranılması, düzenli uyku ve uygun sporun yapılması gereklidir. Oluşmuş olan egzama, mantar, virütik (siğil, uçuk) ve bakteriyel hastalıkların tedavileri en kısa sürede sağlanmalıdır. Cildinde bu tür farklılıklarla karşılaşanların ihmal etmeyip, mutlaka bir cilt uzmanına danışması ve sorunun kontrol altına alınması konusundaki uyarıları göz ardı etmemesi çok önemlidir.

    Güneşin zararlı etkilerinden korunmak için tavsiyeler
  • Güneş ışınlarının çok dik geldiği saat 11:00-15:00 arasıdır,bu saatlerde güneşe çıkmayın
  • Güneşlenirken siperlikli şapka ve güneş gözlüğü takın
  • Açık renk ve ince kıyafetler giymeye çalışın
  • Güneş koruyucusu olarak 50 faktörlü güneş kremleri seçin
  • Gün içinde havuza veya denize girip çıktıkça güneş koruyucuyu tekrar uygulamayı unutmayın!
  • Güneş ışınlarının dik geldiği sırt, göğüs, omuz başları ve yüz gibi bölgelere daha fazla krem uygulayın
  • Frengi(Sifiliz)
    Frengi direkt ve indirekt temaslarla bulaşabilen Treponema pallidum denilen bir mikroorganizmanın sebep olduğu, tüm vucut sistemlerini tutabilen bütün deri hastalıklarının görüntülerini taklit edebilen tarihin en eski hastalıklarındandır.

    Frengi üç safhadan oluşur. Birinci safhanın ilk ve en önemli belirtisi şankr denilen yaradan ibarettir. Frenginin ikinci safhasında çok değişik belirtiler bulunmaktadır; ciltte kızarıklık, saç dökülmesi, boğaz acıması, ateşlenme gibi belirtiler görülebilir. Üçüncü safhada iç organ tutulmaları başta olmak üzere çok daha kalıcı insanı öldürebilen belirtiler görülür.

    Frenginin tedavisi sifiliz tedavi yönetmeliği çerçevesinde penisilin ile mümkündür.

    Bel soğukluğu (Gonore)
    Bel soğukluğu, gonokok denilen mikroorganizma tarafından 2-14 gün kuluçka süresinden sonra oluşan cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır. Bel soğukluğu hastalığının bazen dolaylı bulaşma şekilleri de vardır.

    Bel soğukluğunun belirtileri asemptomatik vajen veya üretradan beyaz, sarı, yeşilimsi akıntı, idrar yaparken yanma, kasıkta ağrı, ilişki sırasında ağrı, boğaz enfeksiyonu şeklindedir.

    Bel soğukluğu tedavisi antibiyotik kullanımı ile gerçekleştirilmektedir.

    Yumuşak Şankır(Ulkus Molle)
    Yumuşak Şankır Dukrey Basili denilen bir mikro organizma ile oluşmaktadır. Yumuşak Şankır hastalığında görülen ülser şeklindeki cilt yaralarının tabanları yumuşaktır ve bu yaraların sayısı birden çoktur.

    Yumuşak Şankır hastalığı tedavisinde antibiyotikler kullanılır.

    AIDS
    AIDS’ in etkeni, İnsan İmmünyetmezlik Virüsü'dür (HIV). HIV kişiden kişiye semen, vajinal sıvılar ve kan yoluyla bulaşır. HIV, vücudu enfeksiyonlara karşı koruyan akyuvarların yeterli miktarda yapımını engeller. Dolayısıyla vücut, bakteri ve virüslere karşı savaşamaz hale gelir. Diğer taraftan AIDS teşhisi, ölümle eşdeğer tutulmamalıdır. Düzgün ve doğru bir bakım ve tedaviyle AIDS hastaları da yıllarca üretken bir hayat sürebilir. Bu nedenle HIV enfeksiyonu, şeker hastalığı gibi kronik bir hastalık olarak kabul edilmelidir.

    AIDS HASTALIĞINDA BELİRTİ ve BULGULAR
    AIDS Hastalığında, virüsün alınmasından klinik bulgular ortaya çıkıncaya kadar geçen kuluçka dönemi yaklaşık 2-5 yıldır. Hiçbir klinik belirtinin bulunmadığı bu dönemde kanda HIV antijeni, antikoru veya her ikisi birden bulunabilir. AIDS’in belirtileri şöyledir:

  • Uzun süreli, açıklanamayan aşırı yorgunluk ve bitkinlik
  • Şişmiş lenf bezleri (kasık bölgesi dışında en az 2 bölgede ve en az 3 ay süreli)
  • 10 günden uzun süren ateş
  • 3 aydan fazla süreyle gece terlemesi
  • Açıklanamayan kilo kaybı (vücut ağırlığının %10'dan fazlası)
  • Deride veya ağız içinde, mor veya farklı renkte geçmeyen lekeler
  • Açıklanamayan, sürekli öksürük veya boğaz ağrısı
  • Nefes darlığı
  • Sürekli, şiddetli ishal
  • Sık tekrar eden mantar enfeksiyonları
  • Vücutta açıklanamayan çürükler veya kolayca meydana gelen kanamalar

    AIDS NEDENLERİ
    AIDS'e, HIV-1 ve HIV-2 virüsleri sebep olmaktadır. HIV-2 virüsü Afrika dışında nadiren görülmektedir. Virüsün kişiden kişiye bulaşma yolları:

  • HIV taşıyıcısı kişiyle vajinal, oral veya anal seks yapılması
  • Damardan uyuşturucu kullananlarda ortak enjektör kullanımı
  • Kan ve kan ürünlerinin nakli
  • Anneden bebeğe kan yoluyla veya sütle geçiş

    Genel kanının aksine, AIDS çok bulaşıcı bir hastalık değildir. Öpüşme yoluyla, tuvalet oturaklarıyla, dokunmayla, günlük hayatımızdaki cisim ve araçların ortak kullanımıyla, yiyeceklerle HIV virüsü bulaşmaz.

    AIDS TEDAVİSİ
    Henüz AIDS’e neden olan virüse karşı tam anlamıyla etkili bir ilaç veya koruyucu aşı geliştirilememiştir. Tüm dünyada bu yöndeki çalışmalar yoğun olarak devam etmektedir. AIDS’te genel tedavi şekli, fırsatçı enfeksiyonların veya tümörlerin tedavisine yöneliktir. Antiviral ilaçlar aşağıdaki kombinasyonlar şeklinde AIDS tedavisinde uygulanmaktadır:

  • Zidovudine (AZT), didanosine (ddI), dideoxycytidine (ddC)
  • Proteaz inhibitörleri: Nelfinavir, ritonavir, indinavir ve saquinavir

    Genital Herpes
    Genital Herpes çok sık rastlanılan cinsel yolla bulaşan hastalıklardandır. HSV2 virüsü tarafından oluşan tekrarlayan kaşıntı, yanma, acıma hissiyle başlayan içi su dolu kabarcıklarla kendini gösteren hekimi de hastayı da bıktıran bir hastalık tablosudur. Genital Herpes karşı tarafa bulaştığı zaman rahim ağzı kanseri oluşturabilir. Genital Herpes hastalığının kesin tedavsi bulunmamaktadır, ancak kullanılan ilaçlar virüsleri baskılayıcı olarak kullanılmaktadır. Genital Herpes hastalığının tedavisinde vücut direncinin güçlülüğü önemlidir.

    Genital Siğiller(Kondilomata Aküminata, Molluskum Kontagiosum)
    Bu grup hastalıklarda giderek yaygınlaşan bir durum göstermektedir. Genital siğillerin etkenleri virüslerdir. Bu virüsler son derece inatçı olup klinik tablo tekrar edebilmektedir. Genital siğiller karşı tarafa bulaşınca da rahim ağzı ve bazı diğer kanserlere yol açabilmektedir. Genital siğillerin tedavilerinde yakma-dondurma yöntemi, değişik ilaç tedavileri, cerrahi ve benzeri tedaviler uygulanmaktadır.

    Hepatit B
    Hepatit B,karaciğer iltihabı anlamına gelen hepatit hastalığının etkeni olan virüslerden bir tanesidir.Hepatit B hastalığının meydana getirdiği hastalık,çok ağır tablolara neden olabilmektedir.Hepatit B virüsü,esas olarak karaciğerde yerleşir,orada çoğalır ve zamanla karaciğeri tahrip edecek boyutlara ulaşabilir. Kuluçka süresi 2-6 ay arasında değişmektedir. Bu süreler sonunda gözlenebilen Hepatit B hastalık belirtileri; Aşırı halsizlik ve yorgunluk hissi, iştah kaybı, bulantı, kusma, deride ve göz aklarında sararma, idrar renginde koyulaşma, karın ağrısı, karaciğer bölgesinde hassasiyet Hepatit B hastalığının belirtileri olarak özetlenebilir.

    Hepatit B, kan yoluyla ve çok sıklıkla da yakın temasla (kan dışındaki vücut sıvıları:tükürük,ter,cinsel organ sıvıları) bulaşır. Derideki bir çatlak yada açık yara ile temas eden bir damla kan yada tükürük bile hastalığın bulaşması için yeterli olabilmektedir. Taşıyıcı anneden bebeğine de doğum esnasında bulaşabilir.

    Hepatit B’nin en önemli ve yaygın bulaşma yolu korumalı da olsa cinsel ilişkidir,çünkü ter ve tükürük gibi vücut sıvılarıyla dahi geçişleri olabilmektedir.Kan ve kan ürünlerinin nakli,kirli enjektörlerin kullanımı (örneğin uyuşturucu bağımlılarında olduğu gibi hijyenik olmayan şartlarda ortak kullanılan enjektörlerle), yeterli sterilizasyonun yapılmadığı cerrahi girişimler, kuaför ve berberlerdeki iyi sterilize edilmemiş manikür ve pedikür setleri, tıraş bıçakları, makaslar, steril olmayan aletlerle yapılan sünnet,kulak delme işlemleri ve ortak kullanılan diş fırçaları Hepatit B virüsünün bulaşmasına sıklıkla aracılık etmektedir.

    Hepatit B hastalığı tedavisinde direnç arttırıcı yöntemler kullanılmaktadır.

    Klamidyoz
    Kalmidyoz hastalığı Klamidya Trakomatis denilen mikroorganizmalarla oluşur. Yanma, akıntı, sık sık tuvalete çıkma, kaşınma gibi belirtiler oluşturur. Klamidyoz tedavisinde antibiyotikler kullanılmaktadır.

    Kandidiyazis
    Kandidiyazis, Kandida Albikans denilen mikroorganizma ile oluşur. Kandidiyazis hastalığında vucut direnç sisteminin kırıklığının önemi vardır. Sık sık tuvalete çıkma, yanma, şiddetli kaşıntı, kesilmiş süt manzaralı akıntı Kandidiyazis hastalığının en önemli belirtisidir. Kandidiyazis hastalığı tedavisinde antimikotik ajanlar kullanılmaktadır. Ayrıca kandidiyazisi oluşturan alt yapının da ortadan kaldırılması tedavide önemlidir.

    Trikomoniyazis
    Trikomoniyazis hastalığında Trikomonas Vaginalis denilen mikroorganizma etkendir. Pis kokulu köpüklü yoğun akıntı Trikomoniyazis hastalığının belirtisidir. Trikomoniyazis’in tedavisinde antibiyotikler kullanılmaktadır.

    Kasık Biti(Pedikülozis Pubis)
    Kasık biti sık rastlanan paraziter bir hastalıktır. Bu hastalık kasık bölgesinde kaşıntı ve renklenme ile kendisini belli eder. Tedavilerinde antiparaziter ilaçlar kullanılmaktadır.

    Uyuz(Gale-Skabies)
    Uyuz, Sarkoptların oluşturduğu direkt ve indirekt temaslarla bulaşabilen bir hastalıktır. Uyuz Hastalığı gece kaşıntısı ve çok çeşitli deri belirtileri ile kendisini belli eder. Uyuz tedavisinde antiparaziter ilaçlar kullanılmaktadır.

    Behçet Hastalığı
    Behçet Hastalığı, 1937’de Ord. Prof. Dr. Hulusi Behçet tarafından tanımlanan sebebi henüz bilinmeyen sistemik iyileşme ve kötüleşme dönemlerinin olduğu ağızda ve genital bölgede yaralar, gözde iltihaplanmalar, ciltte iltihaplı deri döküntüleri, eklem ağrıları, iç organ hastalıkları, sinir sistemi tutulmaları, dolaşım sistemi tutulmaları ve buna benzer birçok belirtinin birlikte veya birkaçının bir arada olabildiği hastalık tablosudur. Behçet hastalığı daha çok akdeniz kuşağında görülmekte olup henüz ideal bir tedavisi bulunmamaktadır.

    Behçet hastalığı tedavisinde daha çok belirtilerin giderilmesine yönelik uygulamalar kullanılmaktadır.

  • Sedef(Psoriasis)
    Sedef, deride kırmızı zemin üzerinde sedef renkli kabuklarla kendini gösteren kronik bir deri hastalığıdır. Sedef hastalığının henüz tam sebebi bilinmemektedir. Ancak psikolojik ve fiziksel travmaların tetikleyici faktör olduğu bilinmektedir. Sedef hastalığının birtakım şekilleri vardır. En basiti görüntüden ibaret olabilen sedef hastalığının eklemleri şişiren, tüm vucudu toplu iğne başı dahi sağlam deri bırakmayacak şekilde saran içi iltihaplı insanları öldürebilen tipleri bulunmaktadır. Sedef Hastalığı tedavisinde ilaç tedavileri, puva denilen tedavi yöntemleri ve değişik birçok tedavi yöntemi uygulanmaktadır. Sedef Hastalığı için henüz ideal bir tedavi yöntemi bulunamamıştır.

    Mantar Hastalıkları
    Yüzeyel ve derin mantar hastalıkları olarak görünmektedir. En sık rastlanan deri hastalıklarının başında gelmektedir. Kainatta 500.000 mantar türünün olduğu bilinmektedir. Bunun 100-150 kadarı hastalık yapmaktadır. Mantar hastalığına, saçlı deri, normal deri, tırnak, mukoza, deri altı dokuları tutulabilmektedir. Mantar hastalığında, bulunduğu yere göre kaşıntı, saç dökülmesi, tırnak kırılması, tırnak kalınlaşması, pullanma, beyazlanma, kızarma, belirtileri görülebilmektedir. Mantar hastalığı,direkt ve dolaylı olarak bulaşabilmektedir.

    Mantar hastalığı tedavisinde çok miktarda mantar ilacı bulunmaktadır. Bunlar tablet şeklinde, krem şeklinde, solüsyon şeklinde kullanılmaktadır. Ancak en dertsiz ve ucuz yöntemi mantarı bulaştırmamak olduğu bilinmelidir. Mantar hastalığına yakalanmamak için kurulanmaya, vucut bölgelerinin havasız bırakılmamasına, vucut direnç sistemin güçlü tutulmasına, uzun süreli direnç sistemini kıran ilaçların(antibiyotik, kortikosteroid vb.) ilaçların kullanılmamasına özen gösterilmelidir.

    Vitiligo(Ala)
    Vitiligo derinin bir renk kaybı hastalığıdır. Melanosit denilen deriye renk veren hücrenin melanin denilen pigmenti üretememesi durumunda Vitiligo oluşur. Vitiligo daha çok psikolojik ve fiziksel bir travma sonucu ortaya çıkabilmektedir. Bazen kansızlık, şeker hastalığı da bu tablonun oluşumunu kolaylaştırabilmektedir.
    2001 yılı başında ani bir üzüntü neticesinde benim de yüzümde yaygın vitiligo tablosu oluştu. Bu tablonun oluşması bir dermatolog olarak bende normal insanlardan çok daha fazla tedirginlik uyandırdı. Çünkü vitiligo hastalığının tedavisi kolay olmadığı için ve bunun hastalarımız tarafından tam olarak bilinmediğinden toleranslarının güç olacağını düşünmem bu tedirginliğimi arttırdı. Ancak klasik vitiligo tedavisi yöntemlerinin başta geleni puva tedavisi ile bir ay içinde sonuca ulaştım. Bugüne kadar da klinik tablo tekrarlamadı. Bu bende hem hekim olarak hemde vitiligo hastalığı geçiren bir hasta olarak çok daha fazla tecrübe oluşmasına neden oldu. Katıldığım tv programlarında vitiligo ile ilgili sorular geldiği zaman anlattığım bu durum bana çok sayıda vitiligolu hastanın gelmesine sebep oldu. Onların tedavilerine de katkıda bulunmuş oldum.

    Vitiligo tedavisinde puva yöntemi ve destekleyici tedavi yöntemleri kullanılmaktadır. Vitiligo tabloları son yıllarda giderek artış kaydetmektedir. Halen tedavisini yaptığım yüzlerce vitiligolu hasta bulunmaktadır.

    Saç Dökülmeleri
    Saç dökülmeleri yaygın ve lokal olabilmektedir. Birçok kişinin sorunu olarak ortaya çıkmaktadır. Genel saç dökülmelerinde saçın yağlılığı, mevsim değişiklikleri, demir-çinko vb. maddelerin eksiklikleri, hormon bozuklukları, ateşli hastalıkları vb. birçok faktörün etkisiyle oluşabilmektedir. Doğal olarak günde yüz tane saçın döküldüğünü bilmemiz gerekmektedir. Çünkü saçın yaklaşık 3 yıl(1000 gün) ömrü bulunmaktadır. İnsanda da yaklaşık yüzbin saç bulunmaktadır. Saç sayısının ömür gün sayısına bölünmesiyle ortaya çıkan rakam 100 olmaktadır. Saç dökülmelerinin daha fazla olması dökülen saçların yerine çıkmaması sonucunda açıklıklar oluşmuşsa muhakkak uzmana müracaat edip tedavi gereği yerine getirilmelidir. Birçok spekülatif tamamen kazanca yönelik yönlendirmelerden uzak durmak gerekmektedir.

    Bölgesel Saç Dökülmeleri(Pelad)
    Daha çok halk arasında saç kıran adıyla anılan bir tablodur. Ancak gerçek saç kıran bu değidir. Bu da tamamen strese bağlı olarak gelişebilen local saçsızlık halidir. Bulaşıcı olmayıp hasta tarafından heyecan ve tedirginlikle karşılanmaktadır.

    Bölgesel saç dökülmelerinde çok etkin tedavi yöntemleri bulunmaktadır. Bu konuda da çok yoğun hasta sirkülasyonum bulunmaktadır. İlgili bölgeye deri içi yapılan ilaç uygulamasıyla sonuca gidebilmekteyiz ve tedaviler çok yüz güldürücü olmakta bir ay sonra sonuç alınmaktadır.

    Deri Kanserleri
    Deri kanserleri günümüzde çok daha yaygınlaşmış ve önemli hale gelmiş bulunmaktadır. İnsan ömrüne en küçük bir eksiklik oluşturmayacak kanser türleri olduğu gibi birkaç ay içinde insanı öldürebilen kanser türleri de bulunmaktadır(Maliğn Melanoma gibi). Deri kanserinden korunmak için özellikle açık tenli çok benli insanların güneşten korunmaları, banyo yaparlarken vucutlarını tahriş etmemelerini, vucuttaki benlerde ani büyüme, renkte ani değişme, kanama odaklarının oluşması gibi değişikliklerde hemen uzmana müracaat etmesi gerekmektedir.

    Deri tümörleri iyi huylu, pre kansöröz, kötü huylu gibi sınıflara ayrılabilmektedir. Benlerin incelenmesi konusunda dermatoskop denilen aletler kullanılmaktadır. Ancak kesin tanı parçanın çıkartılıp histopatolojik incelenmesiyle konulabilmektedir.

    Akne(Ergenlik Sivilceleri)
    Akne daha çok genç insanlarda vucut yağ salgısıyla ilgisi olan bir klinik tablodur. Ancak her yaşta akne olabilir. Akneler bazen psikolojik açıdan tolere edilemeyecek düzeyde olabilir. Kalıcı izler bırakabilir. Hayatın ileriki dönemlerinde bile bu tür sivilcelenmelere rastlanabilir. Çok spekülasyon yapılabilen bir durumdur. Aknenin çok etkin tedavi yöntemleri bulunmaktadır. Ancak çok da istismar edilip kozmetik ürünlerle çoğu kez tedavi edilmeye çalışılıp çok daha kötü durumlarla karşılaşılabilmektedir. Akne tedavisinde uzman tarafından gereken tetkik ve etkili tedaviler yapılabilmektedir.
    1. Cildimdeki kaşıntılar arttı. Kaşıntının kaynağı karaciğer midir?
    Büyük oranda bu kanaat doğru degildir. Tamamen halkın yanlış bilgi ve söylemlerine dayanmaktadır. Kaşıntı karaciğerdeki bir bozukluktan gelecek noktada ise hastanın doktora bile gelemeyecek durumda olması gerekir.

    2. Benlere dokunulması kansere yol açar mı?
    Benlere dokunulması kansere yol açar fikri ve düşüncesi yanlıştır. Hiç bir ben dokunulduğu için kanser oluşmaz. Kaldıki kanser lezyonları bile tedavi ve teşhis amacıyla biyopsi alınmakta ve çıkarılmaktadır.

    3. Bir çok cilt hastalığının tedavisinde lazer uygulaması kesin çözüm müdür?
    6000'i aşkın cilt hastalığının sadece az bir kısmı lazerle tedavi edilebilmektedir. Lazer tedavisi iyi planlanmalı, gerekli gereksiz uygulanmamalıdır. Ayrıca iyi bir uzman tarafından uygulanmalıdır.

    4. Özellikle yüzde görülen ergenlik sivilcelerinde diyetin önemli bir rolü var mıdır?
    Eskiden inanılan ve bilinenin tam aksine diyetin ve yiyeceklerin sivilcelenmede önemli rolünün olmadığı bilinmektedir. Burada daha çok cilt yağlılığı, stres ve yaşın önemli rolü bulunmaktadır.

    5. Saç kıran diye bilinen genellikle stres sonucu olan bölgesel saç dökülmesi bulaşıcı mıdır?
    Bulaşıcı değildir.

    6. Beyaz saçlar daha mı az dökülür?
    Hayır, diğerlerinden farkı yoktur.

    Adres
    Özel Muayenehane
    Aksaray Tramvay Durağı Ordu Cad. Ceylan Sok. Seza İşhanı Kat:3 Daire:8
    Laleli-Eminönü / İstanbul
    Telefon
    Muayenehane: 0212 458 04 11
    GSM: 0542 234 34 05
    Memorial Hastanesi: 0212 314 66 66
    Ev : 0212 559 97 75
    Email

    Mail Gönder

    * Doldurulması zorunludur.